Oysaki 2020 yılını nasıl da umutlarla karşılamıştık. Her yeni yılda olduğu gibi, kimilerimiz kendine uzunca bir yeni yılda yapılacaklar listesi hazırlamıştı, kimimiz ise spontane yaşamak istemişti bu güzel yılı…
2019 yılı sonlarına doğru bizden binlerce kilometre uzakta olan Çin’de ortaya çıkan bir virüsün hayatımızın yönünü bu derece değiştireceğini nereden bilebilirdik ki? Kimine göre yarasa yedikleri için bu virüsü kapmışlardı, kimilerine göre ise bazı güçler tarafından bu virüs çevreye salınmıştı. Çok geçmeden bizlerde bu virüsten nasibimizi alıp, hayatımız boyunca hiç alışık olmadığımız yeni yeni kurallar getirmeye başladık yaşamımıza. Nasıl ortaya çıktığı konusunda hala farklı görüşler ortaya atılsa da, bu virüsün dünya düzenine yep yeni bir boyut getirdiği aşikar. Bir çok alanda değişimler yaşanırken ve yeni yeni alışkanlıklar kazanırken bu değişimin etkisi eğitim ve öğretim üzerinde de kendini gösterdi. Eğitim Fakültesinde öğrencilik yıllarımda bizlere öğretildiği ve günümüze kadar kabul edilen eğitimin standart tanımı şu oldu: Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla kasıtlı olarak istendik davranış değişikliği meydana getirme sürecidir. Ve eğitim iki türde meydana gelmektedir; formal ve informal eğitimdir.
Bizim daha çok tanık olduğumuz formal eğitim ise kendi içinde örgün- ve yaygın eğitim olarak ikiye ayrılır. Örgün eğitim, eğitim denildiğinde bizim daha çok anladığımız şekli; belli yaş aralığında, kademeler halinde, temel amaçları olan, belli mekanlarda yapılanı (okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim, açıköğretim, uzaktan öğretim vs.).Örgün eğitimde öğrencilerin belirli zamanlarda belirlenmiş mekanlarda bulunmaları gerekir.Yaygın eğitimde ise, belli bir yaş yoktur, kademe ve önkoşulluk yoktur, bireyin amaçları vardır (halk eğitimi, dershaneler, özel kurslar, hizmet içi eğitim kursları vs.) İnformal eğitim, plansızdır, belli bir amacı yoktur, net değildir, belli değildir, olumlu ya da olumsuz davranışlar olabilir (aile, arkadaş çevresi, kitle iletişim araçları, sokak vs bu ortamlarda olabilir)
Bizlerin eğitim denince daha çok aklına gelen eğitim şekli olan, okulda ve sınıf ortamında yapılan örgün eğitim, yaşanılan süreçle birlikte biraz daha farklı bir boyut kazandı. Hiç alışık olunmadığı üzere küçük yaşlardan itibaren çocuklarımız eğitimlerini çevrim içi almak zorunda kaldılar. Okul ortamında, sınıflarda yapılan eğitim ve öğretim faaliyetleri biranda evlere, kimi evlerde mutfaklara, kimi evlerde salonlara, oturma odalarına taşındı. Avrupa’da belli bir süreden sonra ilköğretim çağındaki çocukların sınıf ortamında derslerine devam etmesine karar verildi. Ortaöğretim ve yükseköğretim okulları kendi bünyelerinde dersleri çevrim içi olarak da devam ettirme kararı aldılar. Anavatanımızda hali hazırda eğitim ve öğretim her düzeyde çevrim içi devam etmekte. Hiç alışık olmadığımız bu sisteme geçmiş olmak ne öğrenciler, ne öğretmenler, ne de veliler açısından pek kolay olmadı. Alışkanlıkları kırmak ne kadar zorsa, eğitim ve öğretimde karşımıza çıkan bu durum da hepimizi biraz zorladı.
Bu tarzda eğitim hem öğrenciler, hem de öğretmenler için yeni bir durum ve beraberinde birçok zorluklar da getirdi. Burada görevin en büyüğü yine velilere düştü. Belli saatlerde okula gidip, belli saatlerde eve dönen çocuklar yerine, 7/24 birlikte zaman geçirmenin, geçirilen zamanın kaliteli olması için yapılacak etkinik arayışının getirdiği zorluklar da eklendi. Ne anne-babalar çocukları ile bu kadar uzun zamanı birlikte geçirmeye, ne de çocuklar velileri ile bu kadar uzun saatler birarada olmaya alışıklardı. Herkes için pek tanıdık olmayan bu durum, yeni hayat düzeninde bir çok yeni alışkanlıklar edinmeye adım atmamıza vesile oldu. Bu süreçte buna bir de velilerin çevrim içi olan derslerde çocuklarını derslere motive etmek ve yardımcı öğretmenlik gibi görevleri eklendi. Olayın lehine çevirmek isteyen veliler birlikte kaliteli vakit geçirmenin hazzını yaşamayı keşfettiler. Bunu böyle algılayıp, son yıllarda belki de zamansızlıktan bunu yapamayanlar krizi fırsata çevirmiş oldu. Sosyo-kültürel olarak çok güçlü olmayan ailelerde bu durum biraz daha sancılı geçti ve geçmeye devam ediyor. Aile içi şiddetin artış göstermesi bu sürecin yansımalarından biri oldu.
Öyle ya da böyle, bu süreçte herkes farklı boyutlarda, farklı zorluklar yaşadı, farklı deneyimler kazandı ve kazanmaya devam ediyor. Mühim olan, herşey gibi bu durumun da geçici olduğunu kabul edip, biraz daha sabretmek. Ama şunu da kabule geçmek gerek; bu virüs geçse de hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Yeni bir hayat düzeni ile yaşamımıza devam ederken, bir çok alanda alışmaya çalışacağımız yenilikler gibi, klasik anlamda bildiğimiz eğitim ve öğretim de farklı boyutlara taşınacak, yeni bakış açıları, yöntemler, uygulamalarla hayata geçirilecektir. Bu durumu hep birlikte yaşayıp, deneyimleyeceğiz.
Bu vesile ile 2021 yılının tüm insanlığa başta sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini dilerim.
Sevgiyle kalın, hayatınıza her daim değer katın